Risale Adı :
El-Babü fi Vilayet-i Şeyh Nusreddin Veliyyül
Asrittayri Mekâni Gutbül Hafigıyn
Kâtibi : Mustafa Fahri
(15 Şehr-i Şevval 1344, Osmanlıca El Yazması, 60 sh.)
Elhamdülillahi rabbil melikil mahmud. El melikil mağbud. El münezzehil cihati vel hudür. El mugaddesi anil validil mevlûd. Littaatitdini beyne ibadihi mevcûd. Ve emruhü beyne halgıhi leysel vürudu ve anişşeriki vel vezir. Ve tealâ anişşübuhati vennazıri vehüve alâ külli şey-in gadir. Ve liesrari ibadihi alimülhabir. Leyse kemislihi şey-ün vehüvessemiul basır. Niğmel mevlâ veniğmen nasır. Semigna ve atağna gufraneke rabbena ve ileykel masır.
Vesselatü vesselamü ala seyyidinel mürselin. Vel evliyâî, vetacül etgıya. Vesiracül evliyâi ve alâ alihil ezkiya. Ve eshabihil asfiya. Ve ehli beytitdahirine anil kizbi verriya. Emma bağdü gad seelüni fi bağzı ehli tevhid. Ekramehüm bittagva. Ve seadeti ve innehüm minel bağdi, vezzalâleti. En ecmaalehüm keramete evliyâ-i itikaden alâ ehlissünneti vel cemaati hatta yemnunebihi sebilil hidayeti cemağnahüm min kerameti evliyâ-il izami ve vilayetil ekberi kânet dehril ezheri mujtemedin.
Ve müğtegadin ve kerametil elvan. Ve min gareena fekeennema semaniyete usul-i biddersi ve cemiı beynel kevakibi vel bedr-i ve şems-i ve afagil müslimine cemian. Ve birecai düa-il müvahhıdine.
El-babü fi vilayet-i Şeyh Nusreddin Veliyyul asrittayri mekâni gutbül hafigıyn.
Ve evtadü mezidüddehri mealimü rahman. Hazret-i Şeyh Nusret gaddesallahü sirrahül aziz içün. Kırklar Zümresi'nden nakil şöyledir ki. Horasan vilâyetinde bir padişah var idi. Hamza Padişah derlerdi. Ve yine Horasan vilâyetinde bir seyyid vardı. Haydar nesli idi. Seyyid İmran derlerdi. Bir gızı vardı. Bülğan Hatun derlerdi.
Hamza Padişah Bülğan Hatun'a adem gönderüb nikâh itdü. Ol zeman tarihi beş yüz altmışında idi. Şeyh Abdullahî Bayramî'den nagil şöyledir ki, Hamza Padişah Bülğan Hatun'u nikâh ettiği zeman Receb ayının evvel Cuma'sında idi. Hamza Padişah hatunu ile halvet-i has olduğu gece Hazret-i Hızır Nebi gelüb Bülğan Hatun'un mübarek ağzına üfürdü ve dedi ki dokuz aydan sonra bir masum-u pak gelse gerekdir.
Vilayet-i keramet on sekiz bin âlemi ihata idüb kırk bin dört yüz meşayıhı kiramın a?gdesi. Ve dört bin dört yüz sabegat erenlerinin mürşid-i kâmil-i olsa gerekdir dedi. Ve cemii cümle sadıkların imamı olsa gerekdir. Tabiınlerin gıblesi olsa gerektir dedi.
Bülğan Hatun dedi ki, sizi ve bizi yaratan halıgil allâm hakkiçün siz kimsiniz dedi. Hızır Nebi dedi ki, bana Sebiğ oğlu Heysağ dirler dedi ve gaib oldu. Vaktâki Şeyh Nusret Hazretleri ana rahmine vagi olduğu vakit kırk gün temam oldukda alâ mütevali Lâ ilâhe illallah hüvel celilü sadası gelürdü. Ve kırk gün dahi Lâ ilâhe illallah hüvel cemilu sadası gelürdü.
Ve bir hikâyet dahi bu idi ki. Ev ehlinden birisi bir vakit nemazı terk eylese ana rahminden Tariküssalât ya adüvvullah (Namaz yoluna ey Allah'ın düşmanı) deyû sada gelürdü. Ve bir vagit nemazı gayan Hak celle ve alâ hazretlerinin düşmanıdır derdi.
Ve bir hikmet dahi bu idi ki. Ev ehlinden biri şüpheli taam yese ana rahminden seda gelürdi ki Galellahü Tealâ "ve kulû mimma rezegakümullahü halaten tayyiben" ve bağdehü. Dokuz aydan sonra Şeyh Nusret Hazretleri ana rahminden dünyaya gelüb âlem müzeyyen oldu.
Fi beyan-ı vücud-ı Hazret-i Şeyh Nusret fi hali vülide min Ümmihi Heman dem Kutbü-l Âlem, mısbahüzzulem, hatemül meşayıh, an zümre-i rızvani-l ekber, sahibül keramet-i eğni efzalüna ve ekremüna, sahibül mügteda, Sultan, Şeyh Nusreddin Hazretleri ana rahminden dünyaya gelincek göbeğin kestiler. Heman dem âlem-i şemsül islâm, Kâbe-i Şerife istikbal idüb Şeyh Nusret Hazretleri beş kerre secde eyledi. Secde-i ula ettiği zemanda Lâ ilâhe illallah adem nebiyyullah.
Ve secde-i samide Lâ ilâhe illallah Nuh Neciyyullah.
Ve secde-i salisde Lâ ilâhe illallah İbrahim Halilullah.
Secde-i rabiğde Lâ ilâhe illallah Davud Halifetullah.
Ve secde-i hamisde Lâ ilâhe illallah Muhammed Resulullah, dedi.
Ve dahi şehadet parmağın kaldurub on iki kere Lâ ilâhe illallah Muhammedürresulullah didi. Bu kelime-i tevhidin birisi Hazret-i Ebubekri Sıddıyg radiyallahü anhaya işaret itdi. Kemâ zükirallahü tealâ fi haggihi gasemün vettini yeğni münbağı sıddıyk radiyallahü anh hakkıçün.
Birisi dahi Hazret-i Ömerül Faruk radiyallahü anh adaletine işaretdür. Ve birisi dahi Hazret-i Osman zinnureyn radiyallahü anh hayasına işaretdür, dedi. Kena zükirallahü fi haggıhi ve turisiniyne yağni menbağul hayai Hazret-i Osman. Ve birisi dahi Hazret-i Ali Kerremallahü vechehünün ilmine işarettir dedi. Kema zükira fi haggıhi hezel beledil emin. Yağni men bağul ilmi Hazret-i Ali radıyallahü anh haggıçün. Biri dahi Tevrat’a işarettir. Biri dahi Zebur’a işarettir. Biri dahi Kurân’a işarettir. Ve biri dahi İmam-ı Azam Mezhebi’ne işarettir. Biri dahi İmam-ı Şafi Mezhebi’ne işarettir. Biri dahi İmam-ı Malik Mezhebi’ne işarettir. Horasan pirlerinden nakil şöyledir ki :
Şeyh Nusret Hazretleri beşikte iken dört ay Allahümmağfirli velivalideyye, veli cemiıl mü’minine ve mü’minati, vel müslimine vel müslimati. El Ahya-ü minhüm vel emvat birahmetike. Ya erhamerrahimin derdi.
Horasan pirlerinden nakil şöyledir ki : Şeyh Nusret Hazretleri beş aylık oluncak dişleri bitüb yürüdü. Asla bir seat zikrullahdan hali olmazdı. Ve mübarek saçları bir arşun idi. Mübarek başın defaatle yulumak istediler, asla bıçak kesmedi. Zira saçın her birinden bir tevhid sadası gelürdü.
EL BABÜ Fİ BEYAN-I TAYRAN Şeyh Nusret Hazretleri Horasan’dan uçup, üç gün gaib oldu. Dört köşeye adamlar saldılar, asla bulunamadı. Hamza Padişah’a malûm oldu. Gam içre cümle askeriyle binüb aramaya taleb eylediler. Bir bölük bezirgâna uğradılar, haber sordular. Bezirgânlar dedi ki, Horasan’ın kıble canibinde bir sarp kayanın yüzünde yalınbaş, saçluca bir oğlan durmayub zikrullah ider. Bilmedük kimdir, dediler. Hamza Padişah şad-ı hüzzem oldı. İnşallah odur dedi. Vardılar gördüler ki Şeyh Nusret Hazretleri durur. Babası Hamza Padişah dedi ki : Ey gözümün nuru oğlum, niçün beni böyle hicran odına yakarsın, gel gidelim dedi. Şeyh Nusret Hazretleri dedi ki : Seadetim baba, sana benden faide yoktur. Beni bugün gördün bir dahi Kıyamet Günü’nde görürsün gerektir, dedi. Hamza Padişah dedi; Ey gözüm nuru oğlum, böyle dimene hikmet nedir?.. dedi. Şeyh Nusret Hazretleri dedi; zahirde babamsın, velâkin meğnide babam Hızır Nebi’dir, dedi. Bu kadar hizmeti şerifinizde olduğumuz hakkı ebeveyn yerine bulsun dimektir. Şimden geru beni Allah’a emanet idüb ısmarla deyüb Kühû gafe yüz tutdu. Hamza Padişah kızub bu şiiri okudu.
Ey diriğa nolsa bu halim benim
Çıkardım gidi sermalim benim.
El-babü Keramet Evliyâ Şeyh Nusret ahvali sefer-i ez hıramân kühû gaf. Kema galallahü tealâ «ق.vel gur’anil mecid»
Bir gün Şeyh Nusret Hazretleri Horasan’dan sefer idüb – Kühû gafın Beyzaniye kapusuna geldi. Guteba Zümresi anda olurlardı. Anlara irşad-ı evliyâ bildirdi. Şeyh Abdullah-i Bayramî’den nakil şöyledir ki; Beyzaniye kapusunun kırk bin kırk dört gutbu vardır. Dahi kırk bin kırk dört meczûb vardır. Ve dahi kırk dört mağrud vardır. Ve dahi kırk dört bin mebdul vardır. Bunların cümlesi gıyamdadır. Ve dahi EHAD ismine meşguldür. Kemagalallahü tealâ «Gulhüvallahü ehad» Beyzaniye Kühû gafın ardında bir şehrin adıdır. Ol şehrin binası cümle ak incidendir. Ol şehrin halkı cümle vahdâillerdir. Ol şehrin ululuğu şol kadar büyükdür ki, on sekiz bin âlem yanında nun’un içinde noktası gibidir. Ol şehrin halkının şeyhi Vahdail’dir ve gutbuna Ehtamgâs dirler. Ol şehrin kapusu mağribe açulur. Şeyh Nusret Hazretleri ol şehrin halkına vahdet ilmin öğretti. Ve cümle mürid oldular. AHVALİ SEFER ORDAN SEFER İDÜB HAMRANİYE KAPUSU’na geldi. Cüzeba Zümresi anda olurlardı. Anlara dahi irşad-ı evliyâ-i bildirdi. Hazret-i Şeyh Nusret buyurdu.
Cihanda ârif eyler sefer, dertlü olan kişiler itsün sefer.
Hayran olan ademi yokta bitürür, kalbinde iman eyler sefer.
Horasan pirlerinde nakil şöyle oldur ki, Şeyh Nusret Hazretleri dört yaşında dört aylık olıncak Hoca’ya verdiler. Hocası dahi Garahice yazub eline verdi. Oku deyu buyurdu, Şeyh Nusret Hazretleri’ne, Elif dedi.
Şeyh Nusret Hazretleri hocasına süal etdi. Elif’in gıyamına işaret nedir?.. dedi. Hocasına dahi Ebu Kasım Guşkeri derlerdi. Hızır Nebi şakirtlerinden idi. Bin kitab tasnif eylemiş idi. Cevab verdi ki elifden murad ehaddir. İsm-i zatın menzarıdır. Ve dahi Allah-ü Tealâ’nın vahdaniyeti ve ferdaniyyetine işarettir. Ve dahi Gayyûm sıfatına işarettir, didi.
Tekke Köyü'nde yatan Şeyh Nasrü'd-dîn'in Türbesi'nden İç Detaylar
Hemandem Serfiraz-ı Evliyâ Şeyh Nusret Hazretleri, Ebül Kasım Guşkeri’nin nazarı şeriflerinde cevab virdi. Elifden murad imadır. Yani Elif Ehad isminin gutbudur. Ehad ismi âlem-i ülyada bir şehrin adıdır. İsm-i zat ol şehrin padişahıdır. Nun, ol şehrin gal’asıdır. Gal’a-nın içinde bir kürsî vardır. Elli altı bin yetmiş iki direği vardır. Her direğin dibinde elli altı meşayıh vardır. Onlara ehl-i işaret derler. HÛ ismine müdavim ve meşguldür. Hak Tealâ onları Ehad isminden var eyledi. Cümlesi bir boyda, bir surettedir. Hak Tealâ bunları var itdüğü ezelden berü asla yatmazlar, oturmazlar. Kemagalallahü Tealâ«Gumülillahi ganitin» ol Kürsi’nin vaizleridir deyü cevab virdi.
Ebûl Kasım Guşkeri dedi ki, bu cevaba delil var mıdır? Hemandem serfiraz-ı Evliyâ Şeyh Nusret Hazretleri ve yehlugu ma lâ teğlemün âyetini okuyub cevab virdi. Bu ilm-i bâtındır. Delili tasdiktir. İlm-i bâtına delil taleb itmek küfr mahzıdır. Zira Hak Tealâ’nın gaibde nice mülkü vardır ki âlem gıtında zerre değildir. Ebul Kasım Guşkeri ah idüb bağdal yevm sen üstazım ol, ben şakird olayım ve sen şeyhim ol, ben mürid olayım dedi. Der şiir Şeyh Hazreti Nusret abadi rahmetullahi aleyh;
Mekân mekân tekmil iden irer safaya
Sükûnet kişiyi irkürür cefaya
Sükûnet gam durur bilesin EY CAN
Bega seyran itdi ol MUSTAFA’ya
Devri ahval-i sefer Şeyh Abdullah-i Bayramî’den nakil şöyle dir ki, Şeyh Nusret Hazretleri Beyzaniye şehrinden sefer idüb Harmaniye Kapusu’na geldi. Cüzeba Zümresi anda olurlardı. Harmaniye Kapusu’nda elli altı bin yetmiş iki Begail vardır. Cümlesi ilm-i bega okurlar. (BA)nın noktasından ve dahi elli bin Nezhail vardır.
İlm-i Tenzih okurlar. (TA)nın noktasından. Ve dahi elli altı bin iki Senail vardır. Cümlesi İlm-i Kuds okurlar. (SA)nın noktasından. Ve dahi elli bin Celail vardır. Cümlesi İlm-i Ceberut okurlar. (CİM)in noktasından.
Harmaniye bir şehrin adıdır. Kâf Dağı’nın ardındadır. Kapusu meşrıga açılur. Halkı cümlesi Begailler’dir. Harmaniye şehri halkı cümlesi kırmızı giyerler. Beyzaniye, Harmaniye şehrinin gıtında (BA)nın noktasına benzer. Ol şehrin halkının şeyhine Begail dirler. Gutbuna Yeb-uz dirler. Şeyh Nusret Hazretleri’ne ol şehrin halkı cümle mürid oldı ve dahi Bega ilmini öğretti. Ve dahi irşad eyledi DER AHVAL-İ SEFER.
Oradan sefer ettiğinde Şeyh Nusret Hazretleri Harmaniye Kapusu’na geldi. Cümle Hayailler anda olurlardı. Anlara dahi irşad-ı evliyâyı bildirdi. Abdullah-i Bayramî’den nakil şöyledir ki; Şeyh Nusret Hazretleri’ne süal eyledim ki Hazraniye Kapusu’ndan hangi kapuya vardın?
Cevab virdi. Hazraniye Kapusu’nda altmış bin iki Ahyail vardır. Cümlesi İlm-i İhya okurlar. (HA)nın hayatinden. Ve dahi altmış bin yetmiş iki Rükeail vardır. Cümlesi İlm-i İkfa okurlar. (DAL)ın delâletinden. Ve dahi yetmiş bin yetmiş iki Ehyail vardır. İlm-i Ezkâr okurlar. (ZEL)in sirayetinden kemagalallahü Tealâ «Zübürül evvelin».
Şeyh Nusret Hazretleri buyurdu ki, cümle mürid olup beyat eylediler. Ol şehrin şeyhine Hayail dirler. Gutbuna Cirkişifiş dirler. Anlara dahi irşad-ı evliyâ-i bildürüb cümlesi mürid oldular, deyu buyurdu. Şeyh Abdullah-i Bayramî’den nakil şöyledir ki;
Şeyh Nusret Hazretleri’ne süal eyledim ki hangı kapuya vardınız? Cevab virdi ki. Hazraniye Kapusu’ndan sefer idüb Safraniye Kapusu’na vardım. Safraniye Kapusu’nda yetmiş bin iki Debail vardır. Cümlesi ilm okurlar (DAL)ın dibuniyetinden. Ol şehrin şeyhine Dibyail dirler. Gutbuna Deh’limerzat dirler.
Şeyh Nusret Hazretleri’ne cümle mürid olub, deyu cevab virdi buyurdu. Ehvalissefer ezbabı Hazraniye lâ yecidül arş li ennehü yüserrihu minel arşıl alâ seb-u ebvabin ilâ cebelil Gafı kullü babin minhüm babül medain fi velâi Cebelil Gaf.
Şeyh Abdullah-i Bayramî’den nakil şöyledir ki, Şeyh Nusret Hazretleri’ne süal eyledim ki Arş-ı Alâ ne! Makamdır? Cevab verdi ki Arş-ı Alâ’nın yedi kapusu vardır. Kemagalallahü Tealâ «Ve beynena fevgakum seb-an şidada» ve her direği bir melek tutar. Bir direkten bir direğe yüz kırk kuş yüz bin kanadıyla uçsa bin yılda bir direğine irmeyeler. Ol yedi melek her biri sahibüs seccadedir. Meşayıhdır. Her birinin elli bin dört yüz kırk dört müridi vardır. Anlara Gıyamiler derler. Kemagalallahü Tealâ « Ve gumü lillahi ganitin» ve dahi buyurdular. Birinci melek ismi Ebced’dir. İkinci melek ismi Hevvez’dir. Üçüncü melek ismi Saykal’dır. Dördüncü melek ismi Münsaıd’dir. Beşinci melek ismi Fezğar’dır. Altıncı melek ismi Rehsağ’dır, deyü cevab virdi. EL-BABÜ Fİ BEYAN-I AHVAL-İ KUHÜ GAF.
Kuhü Gaf’ın ardında yedi şehir vardır. Her şehirden arş altına bir kapı açılır, deyû cevab virdi. Şeyh Nusret Hazretleri ve dahi ol melekin herbiri bir kapunun gutbudur.
Varub yedi şehrin herbirinde mücavir olup, bağdezon Kuhü Gaf ardında olan şehirlere varub her şehrin halkına bir ilm öğrettim. Birine İlm-i Mensub öğrettim. Birine İlm-i Merfuğ öğrettim. Birine İlm-i Meczub öğrettim. Birine İlm-i Mah'fi öğrettim. Birine dahi İlm-i Yakîn öğrettim, deyu buyurdu.
Yine Şeyh Abdullah-i Bayramî'den nakil şöyledir ki; Şeyh Hazretleri'ne süal eyledim ki evvelki şeyhin yani evvelki şehrin şeyhinin ismi nedir ve nice ilm okur, didim. Cevab verdi ki; evvelki şehrin şeyhine Ferdail dirler. İlm okur (SİN)in sinesinden. İkinci şehrin şeyhine Bekail dirler. İlm okur (ŞIN)ın şehadetinden. Üçüncü şehrin şeyhine Nezhail dirler. İlm okur (SAD)ın salâvetinden. Dördüncü şehrin şeyhine Senail dirler. İlm okur (ZÂ)ın zamedatinden. Beşinci şehrin şeyhine Cemail dirler. İlm okur (ZI)ın zaharetinden. Altıncı şehrin şeyhine Cebrail dirler. İlm okur (AYN)ın alâvetinden.
Ve dahi bu şehirlerin halkı cümle mürid olub beyat ettiler. Ol şehirde olan şeyhler dahi gelüb mürid oldu. Hilâfete düa eyledik deyû buyurdular. Kemagalallahü Tealâ «İnni cailün fil arz-ı halifetin»
Şeyh Abdullah-i Bayramî'den nakil şöyledir ki; Şeyh Nusret Hazretleri'ne süal eyledim ki makam kaçtır? Buyurdular ki; makam yedidir, didi. Makam-ı Mükaşede, üçüncü Müşahede.. ol makamın evveli Gabiz'dır. Ahiri Basıd'dır. Ebced Ehad'dir. İbtidası Temlik'dir.
Talib ol makama irincek Ehl-i Temkin olur. Tevhidin kürsisidir, anda talib ebceddir. Talib anda ayn-ı Ehad’in besaridür. Ayn-ı Ehad anda talibin mahbubidir. Bu zikr olunan makamların her birinde bir halife vardır, deyû buyurdular.
Ve bağdü süal eyledim ki ol makamlar nedir? Cevab virdiler ki, ol makamlar Arş-ı Alâ’nın altındadır. Seyyid Şeyh Abdullah-i Bayramî’den nakil şöyledir ki, Şeyh Nusret Hazretleri’ne dahi hangi makam vardır, deyû buyurdular ki, Arş-ı Alâ’nın ebcedinden sefer idüb Felek-il Büruc’a vardım. Felek-il Büruc’da on iki makam vardır. Kemagalallahü Tealâ «Vessemai zatil büruci vel yevmil mev-udi»
Meğtahü yedinci gökte Arş hizasında on iki büruc haggiçün deyû gasem itmişdir, dediler. Ve bağdehü Şeyh Nusret Hazretleri buyurdular ki, on iki makamın her birinde ve her burcunda bir gutub vardır. Gutbun birine Vahdail dirler. Hamel burcunda olur. Birine Hevail dirler. Sevr burcunda olur. Birine Almail dirler. Seretan burcunda olur. Birine Şehdail dirler. Esed burcunda olur. Birine Hail dirler. Sünbüle burcunda olur. Birine Rehyimail dirler. Mizan burcunda olur. Birine Medseil dirler. Akreb burcunda olur. Birine Selmail dirler. Gavs burcunda olur. Birine Mümanail dirler. Cedi burcunda olur. Birine Hemail dirler. Deliv burcunda olur. Birine Azrail dirler. Cevzâ burcunda olur, deyû buyurdular. Haggında nazil olan Âyet-i Kerîme Galallahü Tealâ «Ellezi ceale fissemai bürucen veceale fihâ siracen ve gameran münira».
Seyyid Abdullah-i Bayramî’den nakil şöyledir ki; Şeyh Nusret Hazretleri’ne süal eyledim ki; dahi nereye vardınız? Cevab virdiler ki, ol on iki şehirden öte Kuhü Gaf’a on iki kapu açulur. Her kapu Gaf Dağı’nın ardında bir şehrin kapusudur. Bu şehirlerin her birine varub kemayen bağı irşad idüb her bir şehre yetmiş bin halife rükub her şehrin halkı cümle mürid oldular. Ve dahi buyurdular ki; ol şehrin her birisi büyüklükden yüz bin bu dünya kadar.
Şeyh Abdullah-i Bayramî’den nakil şöyledir ki; Şeyh Nusret Hazretleri’ne süal eyledim ki kaç kimsenin serdarısız, deyû; cevab virdiler ki. Dahi yüz altmış bin evliyânın serdarıyım, deyû cevab virdiler. Dahi Bûdela Zümresi’nden kırk, Guteba Zümresi’nden kırk, Fırka Efradı Zümresi’nden kırk, Cüzebâ Zümresi’nden her bölükde bir kişi âlemin bir köşesinde oturur. Arş’ın her bir direği birinin elindedir. Bu dört kişinin gutbu kimdir, deyû buyurdular. Ve dahi Seyyid Abdulgadir Bayramî’den nakil şöyledir ki; Şeyh Nusret Hazretleri’ne süal eyledim ki, Kuhü Gaf nicedir? Cevab virüb didiler ki, bir yeşil dağdır. Dünyayı çevrelemiştir. Binası Tehtesserade, yukarısı göklere ulaşukdur. Kuhü Gaf’dan dünyaya dört kapu açulur. Bu kapuların her birisi bir şehrin kapusudur. Kapunun birine Asitane-i Lâhut dirler. Ve birine Asitane-i Melekût dirler. Ve birine Beyzaniye dirler. Ve birine Hazraniye dirler. Cümle yeşil Zeberceddendir. Padişahına Nasût dirler. Ve birine Harmaniye dirler. Cümle kırmızı yakuttandır. Padişahına Lâhut dirler. Ve birine Safraniye dirler. Cümle saru camdandır. Padişahına Melekût dirler. Ve dahi Beyzaniye cümle Kerrubiler. Harmaniye halkı cümle Heymaniler’dir. Hazraniyye cümle Rübubiyyeler’dir.
Bu şehrin içinde evliyâlar bölüğünden kimse var mıdır? İllâ Şeyh Nusret Hazretleri vardır, deyû buyurdular. Şeyh Hacı Bayram Hazretleri, Seyyid Şeyh Abdullah-i Bayramî Hazretleri’nden nakil şöyledir ki; Şeyh Nusret Hazretleri’ne süal eyledim ki, ol şehrin halkına Şeriat İlmi öğrettin mi? Cevab verdiler ki, Beyzaniye halkına Şeriat İlmi öğrettim. Hazraniye halkına Tarikat İlmi’n öğrettim. Harmaniye halkına Marifet İlmi’n öğrettim. Bu dört şehrin halkına Şer-i Muhammediyye’den cemi-ı cümle kemakân bildirdim dedi. Beyzaniye şehrinin kapusu mağribe açulur. Bekçisine Abdurrahman dirler. Allah-ül müridü ismine meşguldür. Hazraniye Kapusu maşrıga açılur. Bekçisine Abdürrahim derler. Allahül Hay ismine meşguldür. Harmaniye şehrinin kapusu Kâbe’ye açılur. Bekçisine Abdürreşid dirler. Allah-ül Mütevekkil ismine meşguldür. Safraniye şehrinin kapusu Ceberrut’e açılur. Bekçisine Abdülkerim dirler. Allah-ü Kerim ismi virdi dilmiştir. Âlemler bunlar ile garar bulur, deyû buyurdular.
Seyyid Şeyh Abdullah-i Bayramî’den nakil şöyledir ki; Şeyh Nusret Hazretleri’ne süal eyledim ki, Yâ Hatemül Meşayıh Cihan-ı Âlem’in Müntazarın bana bildir. Buyurdular ki;
Şeriat Âlemi'nin kutbu Cebrail'dir. Allah-ü Tealâ şeriat ehline Cebrail kalbinden nazar ider. Tarikat Âlemi'nin kutbu Mikail'dir. Allah-ü Tealâ tarikat ehline Mikail kalbinden nazar ider. Marifet Âlemi'nin kutbu İsrafil'dir. Allah-ü Tealâ marifet ehline İsrafil'in kalbinden nazar ider. Hakikat Âlemi'nin kutbu Azrail'dir. Allah-ü Tealâ hakikat ehline Azrail kalbinden nazar ider. Cifir Âlemi'nin kutbu Şeştail'dir. Allah-ü Tealâ Cifir ehline Şeştail kalbinden nazar ider. Âlem'inin kutbu Hâmdail'dir. İhrag ehline Hâmdail kalbinden nazar ider, deyû buyurdular.
Şeyh Nusret Hazretleri beş yaşında nev civan iken, yedi yıl gaib erenlerine karışub Şeyh Cafer-i Kûfi Hazretleri'nden beyat idüb on sekiz bin âlemi seyran idüb Kâmil-i Mükemmil oldu. Ve bağde süal eyledim ki; Yâ Hatemül Meşayıh Kutub kaçdır? Cevab virdiler ki yirmi dokuzdur, deyû buyurdular. Yedisi yedi kat yerde.
Birine Abdülmal dirler. Evvelki yerde beş bin altı yüz kırk iki menzil geçüb, Kail derler, bir melek kalbinde Kutub olur. Birine Abdülmüheymin derler. Evvel kat yerde olur. Üç bin yedi yüz yetmiş menzil geçüb, Ümail dirler; bir melek kalbinde Kutub olur. Birine Abdülbalig dirler. Üçüncü kat yerde olur. Üç bin dört yüz otuz menzil geçüb, Hârgail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur. Ve birine Abdülgahhar dirler. Dördüncü kat yerde olur. Bin iki yüz menzil geçüb, Cebrail kalbinde Kutub olur. Birine Abdulilm dirler. Beşinci kat yerde olur. Beş bin yüz altmış menzil geçüb Merdail adlu bir melek kalbinde Kutub olur.
Ve birine Abdürrafi dirler. Altıncı kat yerde olur. Altı bin dört yüz yirmi menzil geçüb Azrail dirler, bir melek kalbinde Gutub olur. Ve birine Abdussabr dirler. Yedinci kat yerde olur. Yedi bin menzil geçüb, Ehrakil dirler, bir melek kalbinde Kutub olur, didi.
Ve dahi buyurdular ki; Şeyh Nusret Hazretleri devri beyanı Eflâkissâbia Gökler dahi yedi tur üzerindedir. Evvelki gök Zeberced'dendir. İsmine Feyağ dirler. Anda olan melâikeler begar suretindedir. Evvelki gökte olan Kutub'a Abdülkerim dirler. İki bin yetmiş iki menzil geçüb, İsrafil kalbinde Kutub olur.
İkinci gök de adı Gaydim'dir. Kızıl yakuttandır. Anda olan melâikelerin suretleri Anka'dır. Anda olan kutba Abdülkuddüs dirler. On dokuz bin yetmiş menzil geçüb, Kerdail derler, bir melek kalbinde Kutub olur. Üçüncü gök Maün'dandır. Saru yakuttandır. Anda olan melâikeler Kerkes suretinde olur. Kutbu Abdülaziz'dir. Bin iki yüz menzil geçüb, Evrail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur.
Dördüncü kat göğün adı Ezgalün'dür. Akgümüşdendir. Anda olan melâikeler Enden fütun'dur. Kutbuna Abdülvahhab dirler. Yirmi altı bin yüz yetmiş menzil geçüb İsmahil dirler, bir melek kalbinde Kutub olur. Beşinci gök adı Nega'dır. Altundur. Anda olan melâikeler Hur-i Iyn'dır. Kutbuna Abdülbari dirler. Dört yüz doksan dokuz menzil geçüb Yenkefil dirler. Bir melek kalbinde Kutub olur. Altıncı gök adı Tega'dır. İncidendir.
Anda olan melek Vildan'dır. Vildan suretindedir. Kutbuna Abdülgabız dirler. İki bin yüz altı menzil geçüb Hail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur. Yedinci gök adı Ğarib'dir. Anda olan melek insan suretindedir. Kutbuna Abdülaziz dirler. Dört bin iki yüz menzil geçüb Cail' dirler, bir melek kalbinde Kutub olur.
DER BEYAN-I GÛTB-Ü FÜDÛSSAB'A. Yedi tûr dahi mü'minin gönlüdür. Kutbun birine Abdurrahman dirler. Mü'min gönlünün evvel tabakasında olur. On bir bin yedi yüz yirmi menzil geçüb Atrail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur. Kutbun birine Abdüsselâm dirler. Mü'min gönlünün iki tabakasında olur. Yirmi bin beş yüz altmış menzil geçüb Tail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur. Kutbun birine Abdülcebbar dirler. Mü'min gönlünün üçüncü tabakasında olur. Beş yüz on dokuz menzil geçüb Hemail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur.
Kutbun birine Abdülmüsavvir dirler. Mü'min gönlünün dördüncü tabakasında olur. Yirmi altı bin beş yüz menzil geçüb Hail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur. Kutbun birine Abdürrezzap dirler. Mü'min gönlünün beşinci tabakasında olur. İki bin üç menzil geçüb Zâil dirler, bir melek kalbinde Kutub olur.
Kutbun birine Abdülbasıt dirler. Mü'min gönlünün altıncı tabakasında olur. On bin yüz altmış menzil geçüb Haydürnail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur. Kutbun birine Abdülmezel dirler. Mü'min gönlünün yedinci tabakasında olur. Bin yüz yedi menzil vardır. Seyr idüb Atail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur.
DER BEYAN-I KUTBÜSSABİĞ. Kutbun birine Abdürrahman dirler, mü'min kalbinin cesedinde yüz yetmiş yedi menzil vardır. Cümle uyur idüb, Herkâil dirler bir melek kalbinde Kutub olur. Kutbun birine Abdül-mü'min dirler. Mü'min kalbinin ikinci derecesinde olur. İki yüz bin beş yüz menzil vardır cümlesinde uyur idüb Kail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur.
Kutbun birine Abdülmütekebbir dirler. Mü'min kalbinin üçüncü derecesinde olur. Yedi bin beş yüz menzil vardır. Cümle uyur idüb, Ehrakil dirler, bir melek kalbinde Kutub olur. Kutbun birine Abdülgaffar dirler. Mü'min kalbinin dördüncü derecesinde olur. Beş yüz bin sekiz yüz doksan menzil vardır. Cümle uyur idüb : Mikâil dirler, bir melek kalbinde Kutub olur.
Kutbun birine Abdülfettah dirler. Mü'min kalbinin beşinci derecesinde olur. Altı bin sekiz yüz menzil vardır. Cümle uyur idüb, Cerdail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur. Kutbun birine Abdülhafız dirler. Mü'min kalbinin altıncı derecesinde olur. Dokuz bin iki yüz altmış menzil vardır. Cümle uyur idüb, İsmail adlu bir melek kalbinde Kutub olur. Kutbun birine Abdüssemiğ dirler, mü'min kalbinin yedinci derecesinde olur. Sekiz bin yüz kırk iki menzili var. Cümle uyur idüb, Evrail dirler, bir melek kalbinde Kutub olur, deyû buyurdular.
Ve dahi Seyyid Şeyh Abdullah-i Bayramî'den nakil şöyledir ki; Hazret-i Şeyh Nusret'e süal eyledim ki, evliyâlar kaç bölüktür? Heman Şeyh Hazretleri elimi alub havaya ağdık. Bir kubbenin kapusuna vardık. Ol kubbenin kapusunda yeşil hat ile yazılmış ki "Ene makamüssabirin" kapu açılub içerû girdik.
Her köşesinde bir derya çıkar. Orta yerde bir kürsi var. Üstünde bir kimse var. Baş üzerinde bir yeni levha asılu. Hak Tealâ Hazretleri'nin Sabûr ismi yazılmış. O kürsinin etrafında bin evliyâ var. Cümlesi bir boyda bir surette. Ol kürsi üzerinde olan kimse «Gul eûzü birabbinnas»i okuyub vaz iderler. Henüz bir noktasından fariğ olmamış.
Süal eyledim ki, siz kimlersiniz? Cevab virdiler ki; biz rühanîleriz. Hikmet göreyim dersen yukarı varun didiler. Şeyh Nusret Hazretleri elüm elinde yukarı vardık. Bir kubbe kapusunda yazılmış ki «Ene mâgamürraşidin», yani biz doğru yol göstericileriz. İçerû girdik. Bir kürsi var, üzerinde bir kimse var. Allah-ü Tealâ'nın Reşid ismi bir kızıl levha üzerinde yazılmış. Ol kürsinin etrafında iki yüz evliyâ var. Cümlesi bir boyda bir surette.
Ol kürsi üstünde olan «Gul eûzü birabbil felâk» sûresini tefsir ider. Henüz dahi GÛL lâfzından fariğ olmamış. Süal eyledim ki siz kimlersiniz? Cevab virdüler ki bizi Hak Tealâ Reşid sıfatından var eyledi, biz reşidleriz. Hikmet göreyim dersen dahi yukarı varın.
Meşayıh-ı İzam Hazretleri elüm alıp, yukarı vardık. Bir kubbe var, kapusunda «Ene makamül vârisin», yani biz Vilâyet Makamı'nın vârisleriyiz. İçerü girdik, bir kürsi var, üstünde bir kimse, başı üzerinde bir levha asılu. Hak Tealâ'nın Vâris ismi yazılmış. Etrafında üç bin evliyâ var.
Cümlesi bir surette bir boyda : Kürsi üstünde olan kimse «Gulhüvallahü ehad» sûresin tefsir ider. Henüz dahi HÛ'nun tefsirinden fariğ olmamış. Süal eyledim ki siz kimlersiz? Cevab virdiler. Hak Tealâ bizi vâris sıfatından var eyledi. Biz vârisleriz didiler. Hikmet göreyim dersen yukarı varın. Şeyh Nusret Hazretleri elüm alub yukarı vardık. Bir kubbe var, kapusunda yazılmış «Ene makamül yagin». Yani ben Allah'ın makbul kullarının yeriyim.
İçerû girdik. Anda dahi bir kürsi var. Üzerinde bir kimse var. Baş üzerinde bir levha asılu. Hak Tealâ'nın Bâki ismi anda yazılmış. Kürsi etrafında dört bin evliyâ var. Cümlesi bir boyda ve bir surette kürsi üzerinde olan kimse Tebbet Sûresi'n tefsir ider. Henüz Tebbet kelimesinden fariğ olmamış. Süal eyledim ki siz kimlersiz? Cevab virdiler ki Hak Tealâ bizi Bâki sıfatından var eyledi. Bize Bâkiler dirler. Acaib göreyim dirsen yukarı varın.
Andan yukarı vardık. Bir kubbe var. Kapusunda yazılmış «Ene makamül bedün». Yani rızga gam çekmeyenlerin kapusuyim. İçerû girdik, bir kürsi var üzerinde, bir kimse var. Baş üzerinde bir levha asılu; Hak Tealâ'nın Bedi ismi yazılmış. Etrafında beş bin evliyâ var. Cümlesi bir boyda bir surette. Kürsi üzerinde bir kimse var. İzaca-e Sûresi'n tefsir ider. Henüz İzaca-e kelimesinden fariğ olmamış. Süal eyledim ki siz kimlersiz? Cevab virdiler ki Hak Tealâ bizi Bedi sıfatından var eyledi. Biz Bediler'iz. Acaib göreyim dersen yukarı varın, didiler.
Andan yukarı vardık. Bir kubbe var, kapusunda yazılmış, «Ene Makamül Mühtedin»
Kemagalallahü Tealâ Hüvel Müttegıyn. Yani ben Tarik-i Müstakime sülûk edicilerin yeriyim.
Anda dahi bir kürsi var. Üzerinde bir nurdan levha.. Hak Tealâ Hazretleri’nin Hâdi ismi anda yazılmış. Kürsi üzerinde bir kimse var. Gul Ya Eyyühel Kâfirun Sûresi’n tefsir ider. Henüz âyetin tefsirinde fariğ olmamış. Etrafında iki yüz bin evliyâ var. Süal eyledim ki siz kimlersiniz? Cevab virdiler ki Hak Tealâ Hazretleri bizi Hâdi sıfatından var eyledi. Biz Hâdiler’iz. Acaib göreyim dersen yukarı varın.
Andan yukarı vardık. Bir kubbe, kapusunda yazılmış ki «Ene Makamünnafiın» Kemagal ennebiyyü Tealâ ve gale Sallallahü Aleyhi vesellem Hayrünnasi menyenfaunnas. Biz hayr sahibleri yeriyiz, didi. Kubbenin içine girdik. Bir kürsi var, üzerinde bir nurdan levha var. Hak Tealâ’nın Nâfi ismi anda yazılmış. Yeşil hat ile. Kürsi üzerinde olan kimse İnna Atayna Sûresi’n tefsir ider. Henüz Nun’un tefsirinden fariğ olmamış. Etrafında yedi yüz bin evliyâ var. Cümlesi bir boyda bir surette.
Süal eyledim ki siz kimlersiz? Cevab virdiler ki Hak Tealâ bizi Nâfi sıfatından var eyledi. Biz Nâfiler’iz, didiler. Acaib göreyim dersen yukarı varın. Andan yukarı vardık. Bir kubbe, kapusunda yazılmış ki «Ene Makamül Muzırriyn» Kemagalennebiyyü Sallallahü Aleyhi vesellem Şerrünnasi Menyezurrünnas. Yani Halayika zarar sayıcılarım. Meşayıh-ı Izam elüm alub içerû girdik. Orta yerinde bir kubbe var. İçinde bir kürsi üzerinde bir kimse var.
Başı üzerinde bir levha asılu. Hak Tealâ’nın Zarru ismi anda yazılmış, kırmızı hattile. Kürsi üzerindeki kimse «Eraeytellezi» Sûresi’ni tefsir ediyor. Henüz tenzihinden fariğ olmamış. Etrafında sekiz bin evliyâ var. Süal eyledim ki siz kimlersiz? Cevab virdiler ki Hak Tealâ bizi yarattı, biz Cellatlar’ız. Acaib göreyim dersen yukarı varın.
Andan yukarı vardık. Bir kubbe var, kapusunda yazılmış ki «Ene makamül Maniû» Yağni, biz halayıkı şer işlerden men idicileriz. İçerû girdik. Bir kürsi üzerinde bir kimse var. Baş üzerinde yazılmış Hak Tealâ’nın Mâni ismi, yeşil hat ile. Kürsi üzerinde olan kimse Kureyş Sûresini tefsir ider. Henüz Lâm’ın nafiinden fariğ olmamış. Süal eyledim ki siz kimlersiz? Cevab virdiler ki Hak Tealâ bizi Mâni sıfatından var eyledi. Biz Maniğler’iz. Acaib göreyim dersen yukarı varın.
Vardık, bir kürsi var, üzerinde bir kimse, nurdan bir levha asılı. Hak Tealâ’nın dört bin ismi şerifi anda yazılmış. Sırrına vâkıf oldum deyû buyurdular.
Hacı Bayram-ı Veli’den nakil şöyledir ki; Meşayıha süal eyledim ki her kişinin imamı var mıdır? Buyurdular ki : Doksan dokuz bin meşayihı evliyânın imamı dörtdür. Biri Hacı Bektaş-ı Veli’dir. İkincisi Seyyid Ebûl Vefa’dır. Üçüncüsü sensin. Dördüncüsü bendeyim, deyû cevab virdiler.
Buyurdular ki Afagi Zat Bölüğü’ndenim, deyince, ruhanîleriniz var mıdır deyû sûal eyledim. Meşayıh cevab virdi ki :
İki yüz bin âlem zabt ider. Şeyh Nusret şeklindedir. İkinci Abdülcebbar’dır. Üç bin yedi yüz on dokuz âlem zabt ider. Mahvi mülkünün içindedir. Beş bin yirmi altı âlem zabt ider. Şeyh Nusret şeklindedir, deyû cevab virdiler. Seyyid Hacı Bayramî’den nakil şöyledir ki; Abdül Kudüs Hâdi derler, bir azize Şeyh Nusret katına gelüb didi ki; Tanrı sırlarından bana keramet göster, didi. Hemandem meşayıhı İzan Abdülguddûsü Hâdi’nin elin alub kırk gün savmaaya girdiler. Temam olduğunda itikâfınız mübarek olsun, didik.
Süal eyledik ki, Tanrı sırlarından ne gördünüz? Abdülkuddûsü Hâdi didi; Meşayıh duası berekâtından iki yüz altmış meratib, doksan dokuz menazil dört kubbede bulduk. Evvel kubbe Şeriat’tır. Anda yedi kutub var.
Kutbûl Aktab’ı gördük. Birisi ayak üzere durmuş yatmaz, uyumaz, içmez, gözün açub yummaz, soluk virmez almaz. İsm-i Zâtı başına taç eylemiş. Ehad ismini enline hırka eylemiş. Samed ismini beline kemer eylemiş. ب’nin noktasını kürsi eylemiş. On sekiz bin âleminin nam-ı nişanı yoktur. Mahv eylemiş. Hû isminden tehallâ bulmuş ve Tanrı’ya bakar, Tanrı ona bakar. Aralığında vasıta yoktur. İsmine Abdullah dirler. Katında on iki saf âdem durur. Her saf elli altı bin yetmiş iki âdem hep bir renkde, cümlesi kutbun sıfatındadırlar. İkinci kutba Abdülkuddûs derler. İki dizi üzerinde oturmuş Hak Tealâ adın davet iderdi, çağırdı. Sözünü cümle mağribde ve maşrikte olan işitirdi.
Ve dahi nakil şöyle ki; Hemanüddin dirlerdi, bir aziz vardı. Şeyh Nusret katına gelüb didi ki, bana İdris Peygamber mucizatlarından keramet göster, didi. Hemandem serfiraz-ı evliyâ kanat bağlayub havaya uçdu. Ve dahi nakil şöyledir ki; Abdülaziz dirler, Bağdat’ta bir şeyh vardı. Bir gün Şeyh Nusret katına gelüb bana İbrahim Peygamber’in mucizatından keramet göster, didi. Heman serfiraz-ı evliyâ ateş koyub içine girdü. Ateş söndü, gülistan oldu. Zira her evliyânın kerameti var.
Peygamberimizin mucizatına mazhar düşer deyû buyurdular. Ve dahi nakil şöyledir ki, Abdülcebbar Tahirî, Şeyh Nusret katına gelüb bana İsmail Peygamber mucizatlarından keramet göster, didi. Hemandem serfiraz-ı evliyâ Abdülcebbar Tahirî’nin elin alub yanına getürüb, eline bir bıçak virüb, ol dahi yetmiş kez Şeyh Nusret boğazına çaldı. Asla kesmedi.
Ve dahi nakil şöyledir ki, Abdülmütekebbir dirler, bir aziz vardı. Şeyh Nusret katına gelüb bana Musa Peygamber’in mucizatından keramet göster didi. Heman serfiraz-ı evliyâ elindeki asâya nazar eyledi. Fi hâl ejderha oldı. Bir saatten yine asâ oldı.
Ve dahi nakil şöyledir ki, Şeyh Nusret katına Şeyh Sünuh dirler, bir aziz geldi. Dedi ki, bana İsa Peygamber mucizatından keramet göster, didi. Heman serfiraz-ı evliyâ nalinini geyüb göğe ağdı.
Ve dahi nakildir ki, Abdullah Neczî dirler, bir aziz vardı. Şeyh Nusret katına gelüb bana Davut Peygamber mucizatından keramet göster, didi. Heman serfiraz-ı evliyâ bir pare ham demürü alub ocağa koyub, eline alub, elinde su olub akdı.
Ve dahi nakil şöyledir ki, Abdülhalig Bâki dirler, bir şeyh. Şeyh Nusret katına gelüb Süleyman Peygamber’in mucizatından keramet göster, didi. Heman serfiraz-ı evliyâ Şeyh Nusret Hazretleri’yle binüb havaya ağdı.
Ve dahi nakildir ki, Abdülhalim Çelebi dirler, bir gün Seyyid Nusret’e gelüb, didi ki; bana Zekeriya Peygamber mucizatından bir keramet göster, didi. Heman Seyyid Nasır Abadî Hazretleri kurumuş ağaca nazar idüb yeşil yaprak oldı.
Ve dahi nakil Abdülmusavvir dirler. Seyyid Nasır Abadî katına gelüb bana Cercis (?) Peygamber mucizatından keramet göster, didi. Hemen serfiraz-ı evliyâ demür tarağı alub, kendini şöyle taradı ki eylenmiş güne döndü, bağde yine sıhhat buldu.
Ve dahi Horasan pirlerinden nakil şöyledir ki, Şeyh Nusret Hazretleri her ayın önüne varıncak üzerine dururdu. Allah Allah dirdi. Hazretin ismi şerifleri imad ül Eflâk’a ermişdi.
Horasan pirlerinden nakildir ki, ordan sefer idüb Yemen Vilâyeti’ne geldi. Targatül Ayn ile Yemen’e erişti. Yemen Padişahı’na Mir Said dirler. Hazreti meşayıha itikad idüb, muhabbet gösterdi. Gayet ulu kimse idi. Bu bir kuru ağaca nazar eyledi, yeşil yaprak oldı. Bir vilâyet dahi bu idi ki, padişahın hareminde bir kareveşe nazar eyledi. Lâl oldı. Ve biri dahi bu idi ki, bir bağa nazar eyledi. Ol bağın yaprağı yaz, kış solmadı. Ve ol vilâyete üç nişan koydu.
Mir Said Padişah gönlü itikadı ziyâde ile ve cümle Yemen halkı beyat idüb mürid aldılar. Meşayıha irşad-ı evliyâ-i bildirdi. Der Şeyh şiiri «Halg itdiler anı, Şeyh didiler kim, Fünûnun hali Şeyh.» «Şeyh olmayın bil ki yakin kılur imiş yârin Şeytan Şeyh»
‘Ve galealeyhisselâm yevme ned-u kule ünâsin bi imamihim’ hadisi dahi minel emr-i şiddün leh. Ve bağde Hazret-i Meşayıh Şeyh Nusreddin Veli mûrad idindim ki Şeriat evine gire dervişleri elbette bunda sakin olub birkaç öcak eylik eyle sultanım didiler.
Hazret dahi buyurdu; siz bilürsiz mûradınız, yolunuz işlek takdir görelim başımıza ne gelür, deyû buyurdu. Ol cevabda iken padişahın nedimi bir vezir vardı. Gayetle severdi. Tenha padişahla musahabet iderken didi ki, Padişahım, Hazret-i Meşayıhın ruhanîleri galib oldı. İçerümüzden sada gelürkim Hazret-i Meşayıha padişahın kızını dile deyû. Padişah dahi bu sözü işitincek bizim dahi hatırımızdan böyle geçer deyû buyurdular. Mecliste nice dervişler var idi. Bu ahvali iletüb Şeyh Nusret Hazretleri’ne söylediler. Şeyh dervişin cümlesine siz bilürsüz deyû cevab virdiler.
Var dediler emreyle kızı dileyüb düğün tedarikin görüb, düğün itdiler. Şol kadar kurban nezir geldi ki dervişliğe yarar iş olmadı. Cevab virdi. Hazret-i Meşayıh bihuzur oldı. Nikâhlanub halvet-i has oldı. Nice rüzgârdan sonra Allah Tealâ’nın emriyle bir kız olub Hatun Allah’ın emrine gitti. Hazret-i Evliyâ gayetle acıyub andan dahi sefer idüb Kâbe-i Şerife gelüb, andan Medine-i Münevvere’ye geldi.
Andan Kudüs’ü mübareke gelüb : Kutb-ü Dairetül Vilâyet ve Merkez-i Noktatül Kemalât idfağ vertağ. Kamerül İslâm vel hagigatü veddin Seyyid Nusret beş yıl Kudüs-ü Mübarek’te Kutbül Aktab oldi.
Andan sonra Mansur Dağı’na bi taşa nazar eyledi. Kudret-i İlâhî’den bir su revan oldı. El-an bir kere yılda akar. Ol dahi vilâyettir. Ol zaman Şeyh Esved Baba on beş yaşında idi. Ol zikir olunan pınarın gözü dahi bir günde çıkageldi. Bir vilâyet dahi bu idi.
Andan sonra Şeyh Nusret Erzincan’a kadem bastı. Bir zaman uzlet halk idüb mücavir oldı. Bunda dahi evlenüb, bir kızı oldı. Yine Erzincan’da bir devletlûnun oğluna virdi, buyurdular.
Kızdan aceb şiradlû birer gelse gerektir. Vel hasıl dokuz aydan sonra zuhura geldi. Seyyid Nusret’e iletüb körüncek didi ki; bu terzandı aceb bir şirdir. Deyu başını sıvadı. Bu masum-ı gök şeyhin mübarek lihyesine yapıştı, didi ki : İsmi müsemmasiyle mütabıg buyurdular. Ve bağde Hızır Nebi gelüb hergün Seyyid Nusret’e İlm-i Ledünnî öğretti.
Meşayıhı İzam yedi ilimde mahirdi. Evvelâ Şeriat İlmi’nde, ikinci Tarikat İlmi, üçüncü Marifet İlmi, dördüncü İlm-i Hakikat, beşinci İlm-i Ledün’de, altıncı İlm-i Cifir’de, yedinci İlm-i İhrağ’da. Günlerden bir gün Hızır Aleyhisselâm Bağdad’a Aliyi Aliyyüddine götürüb, hırka geydürüb Kâmil-i Mükemmil oldı.
Seyyid Nasır iken Nusret deyû ad koydı. Seyyid Şeyh Ali, Seyyid Nusret’in hocasıdır. Nakil şöyledir ki, bir gün Seyyid Nusret Abadi Hazretleri kırk dört halifesin seyr idüb. Kazabadün yani Akdağ vesatında olan bir dağ vardır. Ana geldiler. Hazret buyurdu ki varın her biriniz bir taş getürün, didi. Vardılar, halifelerin her birisi bir taş getürdüler. Heman serfiraz-ı evliyâ sima girüb her biriniz taşınızı nerde bulursanız, ol yer size mekân olsun, didi.
Bağde her birisi destur alıb, Şeyh Hasan Halife olub, Horasan ünü elif kisüve geyüb çobanda buldı. Şeyh Halil Hemadani Halife Kemah’da buldı. Şeyh Hacı Halife yemeni on iki elif kisve geyüb, Çorum’da buldı. Şeyh Şazali Halife on iki elif kisve geyüb, İnizi’nde buldı. Çaldam Basmaz İbrahim Halife dokuz elif kisve geyüb Gazabad’da buldı. Kara Yakub Halife Asadırı Ehserisanı on elif kisve geyüb Karahisar’da buldı. Muhammed Halife dokuz elif kisve geyüb Suşehri’nde buldı. Maksut Kulâ Halife dokuz elif kisve geyüb Kuldük’de buldı. Dursun Halife Bağdadî on elif kisve geyüb Kercenis’de buldı. Zekeriya Kilani Halife dokuz elif kisve geyüb Külkü’de buldu. Hacı Hızır Halife dokuz elif kisve geyüb Külkü’de buldı. İlyas Halife ve Nasrullah Halife dokuz elif kisve geyüb Külkü’de buldı. İslâm Halife yemeni dokuz elif kisve geyüb Gölge’de buldı. Diğer İbrahim Halife dokuz elif kisve geyüb Aksaray’da buldı.
Ateş Halife dokuz elif kisve geyüb İspir’de buldu. Çoban Ömer dokuz elif kisve geyüb Suşehri’nde buldı. Bulgur Eken Muhammed Halife on elif kisve geyüb Pasin’de buldu. Esed Halife on elif kisve geyüb Kuruçay’da buldu. Yusuf Halife on elif kisve geyüb Karahisar’da buldı. Süleyman Halife on elif kisve geyüb o da Karahisar’da buldı. Ali Halife on elif kisve geyüb Tercan’da buldı. Ve Seyyid Bayram Halife on elif kisve geyüb Haleb’de buldu. Abdülkerim Halife on elif kisve geyüb Kuyulu Hisar’da buldu. Diğer Muhammed Geylani Halife on elif kisve geyüb Mensur’da buldu. Cemaleddin Halife on elif kisve geyüb Erzincan’da buldı. Hüseyin Halife dokuz elif kisve geyüb Kargı üzerinde buldı.
Fî kerameti Seyyid Nusret Abadi Gaddesallahü sirrehül aziz. Der vilâyeti İsfahan Rûm’dan nazar idüb deryada garg olmuş gemileri deryadan çıkardu. Ve bir vilâyet de bu idi. Ömründe yere tükürmemiş idi. Deva içün bir tarlaya tükürdi. Şimdi tarlanın toprağı her derde devadır.
Ve Akdağ’dan revan oldı. Gaziabad ile Zile vesatında bir yer O mevzidir, dirler.
Nice gün anda sakin oldı. Andan sonra Seyyid Hacı Bayram buyurdular ki; Şeyh Nusret’e süal eyledim ki, Hızır Peygamber dünya mülkünden sizlere ne virdi? Hazreti Şeyh Nusret buyurdular ki, Horasan’dan attığımız ok ol nehr-i cari kurbündedir. Ana garibtir, varın bulun, didi. Vardık dı buyurdukları yerde bulduk. Gördük bir dut ağacı imiş, bir yanı yeşermiş bir yanı durmayub yanar. Geldiler, cevab virdiler Hazrete girincek sizin deyû buyurdu. Eman sultanım ol yer cümle kara çaluluktur, ormandır, didi. Buyurdu ki Allah’ın emriyle yerinden gider. Vardık, gördük orman gidüb düz yazu olmuş. Gelüb Hazret-i Meşayıh’a söyledik. Elhamdülillahi Rabbil Âlemin dedi.
Bu musahabette iken buyurdular ki; bu vilâyetin hasadı yetmiş ne aceb biçerler, deyû buyurdu. Hacı Bayram Çelebi buyurdu ki Sultanım, siz himmet itseniz olmaz mı ola, didiler. Meşayıh Hazretleri buyurdu, nola?.. didi. Andan sonra bir nice gün geçti. Bu söz husulinde buyurdular ki, sabahın herkes mahsulünü harmanında buldı. Bu kerameti görüb cümle beyat ittiler. Her derviş kudreti yettiği kadar dünya cem idüb mülklerinde yer.
Hazreti Şeyh Nusrettin batının beûde batnın evlâdü za'kürine vakt eyledi. Andan gelüb Çifteler üzerinde kalan kaldı, galmayan kendü ile bile gitti. İsa Sağira gitdiler. Nice müddet anda sakin oldular. Ve bağdehu andan Oknan nam gariyyeye gitdiler var didiler.
Bir gün Hazreti Meşayıh bir nice dervişler seyran idüb gezerken dervişlere ateş yakın buyurdu. Gülbenk idelim odun tutuşturub yakdılar. Çatlamağa başladı. Hazret gazaba gelüb Ya sen hareket ettin, Ya yer, dedi. Yanan odun ki çatlamadan fariğ oldu. Ve bağdehü Acıpınar'a gelüb Karayün nam gariyyeye gidelüm didiler. Revan oldular, giderken bir sahraya uğrayub, didiler. Sultanım öğlenin vakti oldu, lâkin su bulunmaz, didiler.
Hazret-i Şeyh buyurdu ki, İnayet-i Hak olursa su buluna, deyû mübarek âsasın yere vurdu. Bir pınardır revan oldu. Bir kurumuş ardıca dahi hırkasın örtüb bir dalcağızı yeşerdi, meyver virdi. Andan Şeyh Nusret Hazretleri buyurdu ki, her kim bunun yemişinden yese Cuma gicesi helâli ile ikişer rik'at nemaz kılub, Keçen selefi evliyânın ve bizim ruhumuza bağışlaya bir kurban ocağımıza virüb bir Ferman-ı Hûda evlâd müyesser ola deyû buyurdu.
Ve bağde andan revan olub Şeyh Köyü'ne geldiler. Nice zaman anda oldular. Bir gün dervişlerle sohbet ederken gazaba gelüb inkârın hali budur deyû bir nâra attı. Nedir Sultanım diyince varın şol kayayı görün dedi. Vardılar, gördüler kırmızı kana boyamış gelüb süal edemediler. Kendüler cevab virüb; Yemen Padişahı evliyâyı inkâra geldiğinde cakırı kayaya çalındı, deyû buyurdu.
Halife ki varub mezkûr kaya kana bulanmış ziyâde ile havf itdiler. Yine revan olub Ahmed Köyü'ne geldiler, suları kalmadı. Abdest almak murat itdiler, su yoktur Sultanım didiler. Hacı Bayram Halife Efendi'ye söyleyin nice yerlerde himmet eyledi. Himmet berekâtından murad bahş oldular, deyû tazarru eylediler. Hazret-i Meşayıh'a ahvali bildürdüler. Hazret nola, didi. Cümle halife gelsün, biz düa idelim, siz âmin diyin. Ola ki İlham-ı Rabbanî olub, su revan oldu. Andan nida eylediler cümle dervişler, halifeler gelüb âsasın kapub düa eyledi. Amin didiler.
Bi izmillâh su akub revan oldu. Ziyâde kümrah oldu. Sultanım eyü değirmen yeridir deyû sevk eylediler. Halife mahalli tenasüb gördüler. Velhasıl bir nice gün eğlenüb bir zemandan sonra dört kimse bûdala kısmından vardı. Birinin adı Tayfur, birinin adı Ebûl Hayr, birinin adı da Demhayr, birinin Yevmühayr.
Bir nice müddet anda gülbenk eylediler. Sema iderlerdi. Bir gün Yevmü Hayr Dede didi. Erenler Tayfur ile bizim ahir ömrümüz oldu. Bunda didi. Hazret-i Meşayıh'a böyle didiler. Hazret dahi gerçektir deyû buyurdu. Velhasıl iki gün yatub üçüncü gün Allah'ın emrine gittiler. Yevmü Hayr Dede didi ki, bizim ahdimiz vardır. Sultanım yalancılardan olduk, dedi.
Hazret-i Meşayıh düa kıldı. Vâdiniz gerçek ola didi. Heman serfiraz-ı evliyâ elin kaldırub düa idincek evmi Hayr Dede vefat eyledi. Rahmetullahi aleyhi böyle olıncak hazret andan göçüb revan oldı. Şeyhler nam gariyyeye geldiler. Nice müddet anda oldular. Hasan ve Saru Saltuk ve habibena Seyyid Hasan seğdi kızından idi. Ve Saru Saltık Yemen Vilâyeti'nde padişah kızı Yüsağ'den idi. Vâlidesinin ismi Sakıbe idi. Ve Habib Ata Horasan'dan Abdülcemil kızından idi.
Vâlidesinin ismi Mahiye idi. Ve Seyyid Hasan vâlidesi vilâyete kadem rencide kaldıklarında hayatta idi. Zahide kadın ve Saru Saltık vâlidesinden gayirnerha enane idi. Büdalalardan üç kimse vefat eyledi. Birisi Kudsüddin, birisi Sadettin, birisi dahi Nasrüddin. Şeyhler Sarayı'nda vefat etdi. Rahmetullahi Aleyh.
Ve kırk dört halife ve otuz yedi büdalalar kalkub Amasya'ya revan oldı. Büdalanın birine Yurğa ve birisine Ahmed ve birisine Kadri ve birisine Tisuddin ve birisine Kutbüddin ve birisine Keyfü ve birisine Esrarülabid ve birisine Nureddin ve birisine Kasım ve birine Kâzım ve birine Mezid ve birine Şems ve birine Ulviddin ve birine Seyfeddin ve birine Feyzuddin ve birine Tefarihi Zat ve birine Musa ve birine Kibri ve birine Muhammed ve birine Sunhullah ve birine Ihlasüddin ve birine İsa ve birine Kemalüddin ve birine İlyas ve birine Hayrüddin ve birine Abdülmenaf ve birine Abdülhay ve birine Abdülbaki ve birine Cemalüddin ve birine Muşlihiddin ve birine Hızır ve bu kadar halifeler otuz büdala ile revan oldular.
Velhasıl Amasya'ya varub Tevhıd Rabbi ile girüb cümle şehir kavmi garşulayub, muhabbet gösterüb. Çün sabah yine cem olub, nemaz kılub, tevhid olunub, işraktan sonra Hacı Bayram halife, Şehri Halife Efendi Hazretleri bize nasihat eyleyüb didiler, varub anlar da Sultanım isterler deyû buyurdu.
Efendi nola, didi. Varub içerü şehir câmii şerifinde Fürsî (Farisî) nasihat itdi. Ve bir kimse meal almadılar. Öyle olunca yarın vaz-ı nasihat cem olub Arabî nasihat eyledi. Yine meal almadılar. Elbette bize yarin Türki nasihat eylesün didiler. Velhasıl böyle nasihat eyledi ki ciğerler büryan oldu.
Şehir gavmi cümle birleşüb didiler. Hazret-i Meşayih bir keramet izhar eylesün. Varub bir demürden örs getürüb üzerine çıkub ezan okudu. Hemen su olub revan oldu. Ve bir dahi didiler. Saru Kızaca ana ile bir kazanda kaynatub kazanın kapağın açub bir elma kız oğlana atar, oğlan kıza atar.
Bu kerameti görüb itikadları ziyâde oldu. Valhasıl nice zaman anda eğlenüb, kalkub Aksaray'a gitmek mürad eyledi. Ol vakit dervişlerden Ahmed Dede ve Sadeddin Dede Dar-ı Fena'dan, Dar-ı Beka'ya intikal idüb. Galü inna lillahi ve inna ileyhi raciûn.
Andan Şeyhler Sarayı'na geldiler. Anda dahi bir zaman sakin olub yine revan olub Karayün nam gariyyeye geldiler. Seyyid Abid dirler, bir ulu kimse. Seyyid Hasan anın Şemsi adlu bir kızı var idi. Andan iki kızı Hazret'in anda olmuştu. Ve biri Abdülhannan Vecib Ata, Karayün nam gariyyeye geldi. Anda vefat eyledi.
Oğulcuğu Abdülhannan alub Aksaray'a geldiler. Ve Ateş Halife dahi anda vefat eyledi. Andan sonra cümle halifeler kalkub, her birisi mekânına gitdiler. Bir nice dervişler Meşayıh-ı İzam Hazretleri'yle anda gelüb nasihata başladılar. Dervişler Şeriat ahudin bildürmeye başladı ki ol zemandan berû Tarik-ı Evliyâ sürüb gelür.
DER BEYAN-I RAHMETULLAHİ ALEYH SÜLÛK-İ HAZRET-İ ŞEYH NUSRET
Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri, Şeyh Nusret Hazretleri'ne bir gün İlm-i Cifir okurken,
Hızır Nebi gelüb Bağdad'dan Şeyh Ali İzzüddin getürüb Hırka geydirdi.
Ve dahi Kemer bağladı. Kâmil-i Mükemmil oldu.
Şeyh Ali orada, Şeyh Nusret'e divan durdu.
15 Şehr-i Şevval 1344 (١٣٤٤)
Temmet
Kâtibine her kim iderse düa
Ol mahşerde Şefiı Mustafa
Ketebehül Fakiri ilâ Rabbihil Kadir Mustafa Fahri.
Gafarallahülehu Veli ihvanihi (müslimin ve nalallahü Şefaatel Mustafa ve
Şeyh Nusret Kaddesallahü Sirrahül Aziz.
ZİLE-ŞEYH NASREDDİN(NUSRET) ZAVİYESİ-BABA NUSRAT-Zile Şeyh Nusrat köyü ve Türbesi (tekke köyü)Şeyhnusret Köyü-Şeyh Nusreddin-Zile Tokat
"H. Cahit Öztelli" Şeyh Nusrettin Tekkesi'ni 1940’larda Müftü Arif Kılıç ile birlikte ziyâret eder ve daha sonra şunları yazmaktadır :
“Zile’ye yedi kilometre uzaklıkta ve istasyon yakınlarında kendi adı ile anılan ve Tekke de denilen köyde yatmakta olan bir azizdir. Otuz yıl önce Zile Müftüsü merhum Arif Kılıç ile birlikte bu köye gitmiştik.
Evliya Çelebi’nin söz konusu ettiği dut ağacını da gördük. Ne yazık ki, tekkelerin kapatılması sırasında “İnkılâp yobazı” bir kaymakam tarafından ağacın kestirildiğini söylerler. Yerden başlamak üzere ancak bir metre kadar gövdesi kalmıştı, kurumuştu. Yedi - sekiz yüzyıllık eseri kendi eli ile yok eden acaba başka uluslar var mıdır?
Köylüler bu ağacın gövde kabuklarının tütsüsü ile sıtmanın iyi olduğunu söylediler. Evliya Çelebi üç yüzyıl önce de böyle olduğunu bildiriyor.”
“Zile’ye yedi kilometre uzaklıkta ve istasyon yakınlarında kendi adı ile anılan ve Tekke de denilen köyde yatmakta olan bir azizdir. Otuz yıl önce Zile Müftüsü merhum Arif Kılıç ile birlikte bu köye gitmiştik.
Evliya Çelebi’nin söz konusu ettiği dut ağacını da gördük. Ne yazık ki, tekkelerin kapatılması sırasında “İnkılâp yobazı” bir kaymakam tarafından ağacın kestirildiğini söylerler. Yerden başlamak üzere ancak bir metre kadar gövdesi kalmıştı, kurumuştu. Yedi - sekiz yüzyıllık eseri kendi eli ile yok eden acaba başka uluslar var mıdır?
Köylüler bu ağacın gövde kabuklarının tütsüsü ile sıtmanın iyi olduğunu söylediler. Evliya Çelebi üç yüzyıl önce de böyle olduğunu bildiriyor.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder